Tarihçiler her zaman ziraatın insanoğlunun en büyük icadı olarak söylerler. Tarihinin bu en büyük icadının evrim basamağında önemli bir adım olduğuna, insanın varlığına dair her şeyin temelinin tarımın icadı olduğunda neredeyse hemfikirdirler.
Ancak bu şu yanılgıya sebep olmaktadır. Tarımın icadı insanoğlu sınırlarında ilk ve çok önemli olabilir. Ama aslında tarımı ilk icat eden insanoğlu değildir. “KARINCALAR”dır.
Aslında tüm insanoğlu, bilim adamları, tarihçiler 1970’li yıllara kadar, insanoğlu tarımı icat ettiği için yerkürede pek bir gururlu olarak dolaşıyordu.
Sonra, o yıllarda bilim insanları “Yaprak Kesen Karıncalar” nın değişik bir takım davranışlarını keşfettiler.
Bu karıncalar modern insanın kullandığı gibi çok iyi dizayn edilmiş bir prosedür zinciri ile gerçek anlamda “tarım” yaptıklarını fark ettiler.
Bu karıncalar bir çok uzman ziraat mühendisine şapka çıkarttıracak şekilde “mantar yetiştiriciliği” yapıyorlardı.
Karıncalar, geliştikten daha sonra koloniye besin olacak bu mantarları, aynı insanlarınkine benzer mantar bahçelerinde özenle bakımını yaptıktan sonra hasat ediyorlardı.
Bu karıncalar daha insanoğlu yerkürede yokken tarımı icat etmişlerdi.
Mantar bakımdan kastımız ise bildiğiniz anlamda modern ziraat bakımından bahsetmekteyiz.
Yaprak Kesen Karıncalar, taze ve beğendikleri "yaprakları" kesiyorlardı. Ancak bu yaprakları yemiyorlardı. Bu yaprakları mantarların hemen dibindeki toprağa getirip, o alandaki toprakta çürümelerini sağlıyorlardı. Evet, insanoğlunun çok çok sonradan öğrendiği organik gübre kullanımı idi. Özetle organik gübreleme yöntemini de ilk keşfeden insanoğlu değildi.
Buna şaşırdıysanız, bundan sonraki satırlar daha da hayret verici olacak. Çünkü bu karıncalar ayrıca ilk ziraat uygulamalarını yapan canlılar oldukları kadar ilk "Pestisit" (Gıdalarda istenmeyen canlıları öldürmek amacıyla kullanılan alet, metot veya kimyasallar) kullanan da canlılardır.
Bilim adamları bu karıncaları incelerken değişik davranışlarına ek olarak koloni içindeki bazı karıncaların sürekli olarak mantarlar arasında gezindiğini ve gezinirken de mantarları yemeden onları yaladıklarını fark ettiler. Daha sonra anladılar ki karıncaların mantarlara yalayarak bıraktıkları enzimler o alandaki mantarları tümden öldürüp tüm hasadı berbat edebilecek bir bakteri türünden koruyordu.
Bilim insanlarını şok eden durum bu oldu. Karıncalar tarihin bilinen ilk bitki koruma “Pestitit”ni kullanıyorlardı.
Olgunluğa erişen bakımlı ve korunmuş mantarlar ise yine görevli karıncalar tarafından özenle hasat edildikten sonra koloniye taşınıyorlardı.
Böylece bu karıncalar insanoğlunun ziraatı icat etme konusundaki böbürlenmesine de bir son vermiş oldular.